Maxsus bo'lim > Turk tili va adabiyoti

Yunus Emre ve eserleri

<< < (4/6) > >>

Ansora:
Bütün oluşların temelinde Allah vardır; bize bizden yakın olması, yaptığımız her şeyi bilmesi bundandır. Bizim her şeyi kendimiz yapıyormuşuz gibi, başka varlıkların başka şeyler yapıyormuş gibi görünmeleri sadece bir hayaldir. Aslında herşeyi yapan Allah'tır; Kur'ân'da Hz. Muhammed(S.A.V)  'e "Attığın zaman sen atmadın, lâkin Allah attı." (22/17) ifadesi vardır. Burada da sûreten Hz. Peygamberin attığı, ama gerçekte işi yapanın Allah olduğu ifade edilmektedir.

Tasavvuf'da ; yaratılmış olan herşey  insan içindir. Mutasavvıflar, evrenlerin yaratılışını sadece Allah'ın var olup hiç bir şeyin olmadığı "lâ taayyün" devresinden (Hz Ali "œSadece Allah vardı başka hiçbir şey yoktu"), evrenlerin kademe kademe yaratılıp insaniyet mertebesine gelinceye kadarki evrelere kadar incelerler. İnsanın yaratılmasına kadar evrende çeşitli tabiî olaylar olmuş, birçok canlı türleri gelmiş geçmiş ve tam insanın yaşayabileceği bir ortam oluşturulduktan sonra Hz. Âdem yaratılmıştır. Hz. Muhammed(S.A.V)  'in bedenen gelişi de gene insanların belli bir olgunluk düzeyinden sonradır. İnsandan önceki varlık evrenin gayesi, insanın özünü taşıyacak olan bir bedenin hazırlanması idi.  İnsanlığın gayesi olan bu İnsan-ı Kamil ( Yani Hakk'ın Zahir yönünün aldığı isim ) beden peygamberimiz  Hz. Muhammed  (S.A.V)  dir. İnsanın yaratılmasına gelince, bu hem ilk insanın hem de daha sonraki tek tek her insanın yaratılmasında önemli bir konudur. Evrenler için yer küresi (arz), onun içinde maden-bitki-hayvan üçlüsü diğerlerine göre ayrılmıştır. "Asıl"dan madenler, madenlerden bitkiler, bitkilerden hayvanlar seçilerek geliştirilmiştir ("ıstıfa"). Hayvanlar içinde birçok grup vardır ve insan da ayrı bir varlık katmanı olarak bunlardan seçilip yaratılmıştır. Bu, ilk yaratılmış insan olan Âdem'de böyle olduğu gibi, şimdi yaratılmakta olan her insanda da böyledir.("Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, derde uğrayış varlığına, sonra da güzelim akıl,fikir, ayırt ediş varlığına geldin" Hz.Mevlana). Yeryüzündeki insan, "Allah'ın halifesi" olarak yaratılmıştır (Kur'ân-ı Kerim 2/30). Allah'ın halifesi demek, onun iradesiyle onun çok şanlı ve hayırlı yaratmalarına onu temsilen vesile olmak demektir ki bu yetkinin doğru kullanılıp kullanılmaması melekleri bile endişeye sevketmiştir. Ama Allah, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim"  diyerek insanın önemini göstermiştir. Varlık evreninin gayesinin insanı yaratmak olduğunu Yüce Allah,peygamberimiz vasıtasıyla bir Hadis-i Kutsi ile bildirmiştir."Ben gizli bir hazine idim,bilinmek istedim. Sevdim   ve bütün cevherlerimi bu alemlere saçtım.(Ademi yarattım)" .Bu hadisle Allah tüm evren ve alemleri bilinmek için yarattığını ifade etmektedir. Bu sözle varoluş şekli açıklanırken, gizli olanın evrensellik ve adem adı altında zahir olduğu da anlatılmaktadır. Evren yaratıldıktan sonra ise sıra kendisini bilebilecek özellikte bir varlığın yaratılmasındaydı. Sıradan  bir varlık onu bilemeyeceğine göre ,Bu çok üstün bir varlık olmalıydı.Ve kendi özelliklerini taşıyan (Yeryüzündeki halifesi) bir varlık olarak insanı yarattı ("œİnnallahe halake Ademe ala suretihi" — Allah Ademi kendi suretinde yarattı.) Tabii buradaki insan ile Insan-ı Kamil kastedilmektedir. Kişiliği yönü ile İnsan-ı Kâmil, hayatiyeti ile Ruhu Azam adını alan bu muhteşem varlık, Hazreti Muhammed(sav)’in hakikatidir. O zat, genel anlamda Rasullerinin tümünü temsil eder. O zat, tüm rasullerin temsil ettiği yüce değerlerin en üst seviyede kendisinde toplandığı, insan için zirve olan ve insanın yaratılış GAYESİNİ temsil eden bir büyük yaratılıştır. Onun hakikati, tam manası ile, "œAllah için" olan, Allahtan ve Allahın olan bir Gaye ve Ruh-Rasuldür.

Ansora:
Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Şefaat eyle bu kemter kuluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed

 
Dört caryar anun gökçek yaridur
Anı seven günahlardan beridur
On sekiz bin alemin sultanıdur
Adı güzel kendi güzel Muhammed

 
Aşık Yunus nider dünyayı sensiz
Sen hak Peygambersin şeksiz şüphesiz
Sana uymayanlar gider imansız
Adı güzel kendi güzel Muhammed

 
Hak yarattı alemi,aşkına Muhammed'in
Ay ü günü yarattı,şevkine Muhammed'in
Ol! dedi oldu alem,yazıldı levh ü kalem
Okundu hatm-i kelam,şanına Muhammed'in
 
Ferişteler geldiler,saf saf olup durdular
Beş vakt namaz kıldılar,aşkına Muhammed'in
Havada uçan kuşlar,yaşarıp dağ ü taşlar
Yemiş verir ağaçlar,aşkına Muhammed'in

İmansızlar geldiler,andan iman aldılar
Beş vakt namaz kıldılar,aşkına Muhammed'in
Yunus kim ede methi,över Kur'an ayeti
An! vergil salavatı,aşkına Muhammed'in
 

Ansora:
Tüm rasullerin özelliği, onda toplanan özelliklerden birinin temsili ve ifadesidir. O zulümsüz, bütün bir nur ve mana olan asli gayedir. O, tüm mevcudatın Rasulü, sebebi, mevcudatın ve mevcudatın bir özü olan ademin yaratılış gayesidir. O, güzelin mazharı ve "œAllah için" olan SEVGİLİDİR. Allah ona, "œseni yaratmasaydım eflaki yaratmazdım" demiştir. Et-Tin Sûresinde, "œAhsen-i Takvim" olarak belirtilen O’dur. Yeryüzü İnsan-ı Kâmilleri ise, O’nun vekilleridir. Ve insanlara bu ozelliğe erişme yeteneği verilmiştir. Tasavvufi eğitim işte bu yeteneği geliştirerek talipleri,kendi yetenekleri ölçüsünde İnsan-ı Kamil yapma eğitimidir.

Böylece bütün evrenin, Allah isimlerinin manaları olduğunu anlayan bir mutasavvıf için, cana yönelerek Allah'ı kendi içinde bulmak, en doğru yoldur.Yunus,

"İstediğimi buldum eşkere can içinde
Taşra isteyen kendi, kendi nihân içinde."

diye başlayan şiirinde, özümüzde  Allah'ın bulunduğunu şöyle ifade ediyor:

"Sayrı olmuş iniler, Kur'ân ününü dinler
Kur'ân okuyan kendi, kendi Kur'ân içinde.

Baştan ayağa değin Hakk'tır ki seni tutmuş
Hakk'tan ayrı ne vardır, kalma gümân içinde

Girdim gönül şehrine, daldım onun bahrına
Aşk ile gider iken iz buldum cân içinde."

Ansora:
İnsanın kendi benliğindeki Allah'a ulaşabilmesi için kendi benliğinde "seyretmesi" gerekir. Bu, çok güzel bir yoldur . İnsana da şah damarından daha yakın, ruhunun, canının tâ içindedir.


"İstemegil Hakk'ı ırak, gönüldedir Hakk'a durak
Sen senliği elden bırak, tenden içeri candadır."   

"Yunus sen diler isen, dostu görem der isen
Aynadır görenlere ol gönüller içinde."

Yunus Emre, gizli ve örtülü olanın Allah değil insan olduğunu şöyle ifade ediyor:

"Yunus'tur eşkere nihan, Hakk doludur iki cihan
Gelsin beri dosta giden; hûr-u kusur Burak nedir?"

"Bende baktım bende gördüm benim ile bir olanı
Sûretime cân olanı kimdurur (ben) bildim ahi.
...
İsteyüben bulımazam, ol benisem ya ben hani
Seçmedin ondan beni, bir kezden ol oldum ahi.
...
Ma'şuk bizimledir bile, ayrı değil kıldan kıla
Irak sefer bizden kala, dostu yakın buldum ahi.

Nitekim ben beni buldum, bu oldu kim Hakk'ı buldum
Korkum onu buluncaydı, korkudan kurtuldum ahi.
...
Yunus kim öldürür seni, veren alır gene cânı
Bu canlara hükm'edenin, kim idiğim bildim ahi"

Ansora:
Kişinin gönlünde HAK'kı görebilmesi için cezbe, muhabbet, sırr-ı ilahi denen üç ilke vardır. Bunlardan birincisi bütün varlıklardan yüz çevirip Allah a yönelme, İkincisi Allah'dan başka bir varlığı sevmeme, Allah ın ancak sevgiyle bilinebileceğine inanmaktır. Üçüncüsü de Allah gerçeği sırrına varmadır. Bunun da üç kuralı vardır.

a) Bütün eylemleri yok sayarak yalnız Allah ı düşünmek, bütün eylemlerde Allah dan başka bir varlık olmadığına inanmak.

b) Bütün niteliklerin Allah dan geldiğini kavramak, Allah dışında bir niteliğin bulunamayacağı kanısına ulaşmak.

c) Allah özünden başka bir öz bulunmadığı sonucuna vararak kendi varlığının yokluk olduğunu bilmek.

Benim canım uyanıktır dost yüzüne bakan benem

Hem denize karışmağa ırmak olup akan benem

                       ***

Ben hazrete tutum yüzüm ol aşk eri açtı gözüm

Gösterdi bana kendozum ayet-i kul denen benem

                       ***

Şah didarın gördüm ayan hiç gumansuz belli beyan

Kafir ola inanmayan ol didara bakan benem

                       ***

Bu cümle canda oynayan damarlarımda kaynayan

Kulli dillerde söyleyen kulli dili diyen benem

 

Navigation

[0] Message Index

[#] Next page

[*] Previous page

Go to full version