Büyüklerden biri şöyle der: "Dünyaya talip olanlara ve dünyevi saltanata sahip olanlara köleler, cariyeler hizmet eder. Ahirete, cemalullaha talip olanlara, ahiret sultanlarına ise 'hür'ler hizmet eder.". Yani nefsin esaretinden kurtulan kişiler hizmet eder. Tasavvufta mürşidlerin bilinen en belirgin sıfatı ve lakabı "Hâdimu'l-fukarâ"dır. (Fukaranın hizmetçisi) Bu da yukarıda arzettiğimiz sözün müşahhas örneğidir. Derviş kelimesini anlatmak için formüller de geliştirilmiş. Bu nevi kelimelerin harf açılımını akılda kalması için bazı güzel yakıştırmalarla ifade etmişlerdir. Mesela, edeb kelimesinin arapça olmasına rağmen harflerinden hareketle türkçe el, dil, bel kelimelerini türeterek edeb eline, beline, diline sahip olmaktır şeklindeki anlatımı gibi. İşte aynı şekilde derviş Farsça bir kelime olmasına rağmen edeb kelimesindeki gibi kavramayı kolaylaştırıcı şekilde Türkçe'de şöyle anlatılmıştır: Derviş orijinal yazılımında "d" (dal), "r" (ra), "v" (vav), "y"(ye) ve "ş" (şın) harflerinden oluşur. Terk makamları düşünülerek derviş dünyayı, riyayı, varlığı, yalanı ve şehveti terk eden kişinin ünvanıdır denilmiş.
Bu kavramları özetlersek dünya burda kastedilen manasıyla içinde yaşadığımız ruhlar aleminden indirilerek geldiğimiz bu alem demek değildir. Böyle anlaşılması yanlışlıklara yol açar. Kastedilen dünyayı terk, gaflete sevk edici, kişiyi zikirden alıkoyan, asli vazifesini unutturan, dünyaperestlik ve dünya nimetlerine aldanma halidir. Yoksa çalışmamak, hüner ve kabiliyetini kulanmamak dünyevi ve içtimai sorumluluklarını yerine getirmemek dünyayı terk demek olmadığı gibi bu şekildeki davranışlar Cenab-ı Hak ve resulü (s.a.s.) tarafından yasaklanmıştır. Hz. Ali (r.a.) esas mevzuumuz olan, makbul olmayan dünya sevgisini "Her ne ki seni rabbinden, rabbinin sevgisinden ve zikrinden alıkoyar, uzaklaştırır işte o senin dünyandır." Diyerek tanımlar. Yine Hz. Mevlânâ "Dünya nimetleri bir deniz, kalp ve ruhsa gemi gibidir. Geminin yürümesi için su lazımdır ve makbuldür. Fakat geminin içindeki su yavaş yavaş veya ansızın batmasını muhakkak kılar.". Sen dünya nimetlerinden en güzel şekilde istifade et. Fakat bunun sevdasını, muhabbetini kalbine koyma. Hep söylüyoruz ya, kullandığımız bir çok tabirin farkında değiliz. Yoksa atalar sözünde Hz. Mevlânâ'nın ifade ettiği mefhum "El kârda, gönül yârda olacak." sözü ile özetlenmiştir.