Sogdlular*, Orta Asya’da Amuderya ve Sirderya nehirleri arasında kalan (Maveraünnehr), Zerefşân ve Kaşkaderya vadilerinin bulunduğu kanallar vasıtasıyla sulanan verimli topraklarda, Antik Çağ öncesinden M.S. 8. yüzyıla kadar yaşamış ve sonrasında yavaş yavaş bölgedeki diğer topluluklara karışmışlardır. Genel olarak batıdan doğuya doğru Buhara’dan (Özbekistan) Pencikent’e (Tacikistan), kuzeyden güneye doğru Semerkand’dan (Afrasiab/Özbekistan) Nesef’e (Nahşeb/Özbekistan) uzanan bu topraklar, Avesta dilinde “Sugda”, eski Farsçada “Suguda” ve Yunancada “Sogdiana” ismiyle ifade edilmekteydi. Tarihi kaynaklara göre Sogdiana sınırları dönem dönem bazı değişikliklere uğramıştır.
Sogdiana bölgesi tarihte siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda belki de Orta Asya’nın kalbi durumundaydı. Bu toprakların güneyinde Saganiyan (Surhanderya / Güneydoğu Özbekistan), onun altında Baktrian (Kuzey Afganistan), batısında Horasan (Güney Türkmenistan/Kuzeydoğu İran), kuzeybatısında Harezm (Aral Gölü’nün güneyi ve doğusu /Kuzeybatı Özbekistan/ Güney Kazakistan / Kuzeydoğu Türkmenistan), kuzeydoğusunda Şâş (Taşkent ve çevresi / Doğu Özbekistan) ve doğusunda Fergana (Doğu Özbekistan/Batı Kırgızistan/Kuzey Tacikistan) gibi tarihte her anlamda önemli rolleri olmuş olan bu bölgelerin merkezinde yer alıyordu. Sogdiana, Çin’den batıya uzanan İpek Yolu’nun önemli kavşak noktalarından biriydi. İpek Yolu, Sogdiana’dan hem batıya (İran üzerinden Akdeniz sahilleri ile Anadolu’ya ve Harezm yoluyla Hazar Denizi kuzeyinden geçerek Karadeniz sahiline) hem de güneye Hindistan’a ayrılıyordu. 5-8. yüzyıllar arasında Sogdlular, Orta Asya’daki İpek Yolu ticaretinin kontrolünü ellerinde tutuyorlardı.
Sogdlular hakkında en eski bilgiler arasında, M.Ö. birinci binin ilk yarısında oluşmaya başlamış ve Sasaniler (226-651) devrine kadar uzunca bir süreçte tamamlanmış olan Avesta adlı Zerdüştlere ait kutsal kitapta rastlıyoruz. Kitapta, Zerdüştler’in baş tanrısı şöyle der: “Ben Ahura Mazda, yarattığım iyi ülkeler ve toprakların ikincisi, Sugdaların (Sogdlular) yaşadığı ovaydı”. M.Ö. 6 yüzyılda Persler (Ahamenidler / M. Ö. 550-330), Orta Asya’yı hakimiyetleri altına almış ve diğer bölgeler gibi Sogdiana’yı da satraplıkları haline getirmişlerdir. Pers kralı I. Darius’un (M.Ö. 522-486) Sogdlulara da değindiği kendini yücelten Behistun’daki (İran) kaya yazıtında şu ifadeler bulunmaktadır: “Kral Darius söyler: Bunlar, idarem altındaki ülkelerdir ve Ahura Mazda’nın izniyle onların kralı oldum: Pers, Elam, Babil, Assur, Arap, Mısır, deniz yanındaki ülkeler, Lidya, Yunan, Med, Ermeni, Kapadokya, Part, Drangiana, Arya, Harezm, Baktriana, Sogdiana (Suguda), Gandara, İskit, Sattagydia, Arachosia ve Maka; toplam 23 ülke”. Herodotos’ta (M.Ö. 5 .yüzyıl) çeşitli uluslar hakkında bilgi verdiği ünlü tarih kitabında, Persler devrindeki Sogdlular hakkında kısa bilgiler vermektedir. I. Kserkses’in (M.Ö. 485-465) ordusunu anlattığı bölümde şöyle yazar: “Arilerin yayları Medlerinki gibiydi, bunun dışında donanımları Baktrianlarla aynıydı. Şefleri Hydarnes oğlu Sisamnes’ti. Partlar, Harezmliler, Sogdlar, Gandarlar ve Dadikler seferde Baktrianlar gibi donatılmışlardı. Şefler şunlardı: Partların ve Harezmlilerin şefi Pharnakes oğlu Artabazos, Sogdların Artaios oğlu Azanes, Gandarialılar ile Dadiklerin Artabanos oğlu Artyphios” .
Anadolu’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılan Pers İmparatorluğu’nu yıkan (M.Ö. 330) ve onun toprakları üzerinde hakimiyet kuran Makedonyalı Büyük İskender, Orta Asya ve Sogdiana’yı M.Ö. 330-327 tarihleri arasında egemenliği altına almıştır. Bölgede, Persler döneminde görülen güçlü İran kültüründen sonra, Büyük İskender’le birlikte etkisi uzunca bir süre devam edecek olan Yunan kültürü etkin rol oynamaya başlamıştır. İskender’in seferini anlatan Antik dönem kaynaklarında, Sogdlular hakkında da bilgiler bulabiliyoruz. Romalı tarihçi ve coğrafyacılarından Strabo (M.Ö. 64-M.S.25), Quintus Curtius Rufus (1.yüzyıl) ve Flavius Arrianos (1-2. yüzyıl) Büyük İskender dönemindeki Sogdiana hakkında bilgi vermektedirler. Özellikle Büyük İskender ile Sogdlu hükümdar Spitamenes’in bölgedeki egemenlik mücadelesini anlatan bu yazarlar, ayrıca Sogdiana’nın başkenti Marakanda’dan da (Semerkand) bahsetmektedirler. Quintus Curtius, İskender’in şehre gelişini şöyle kaydetmiştir: “Oradan dördüncü gün Marakanda şehrine geldiler. Bu şehir, yetmiş stad uzunluğunda bir duvarla çevrilmiş ve kalesi de bir başka duvarla çevrilmiştir. Şehrin korunması için 1000 adam bıraktı”. Arrianos ise İskender’in Marakanda’ya gelişini şöyle ifade etmiştir: “İskender süvarilerinin eksik atlarını burada tamamladı. Kaukasos Dağlar’ını aşıp Oksos’a doğru ilerlerken birçok at ölmüştü. Bu işi tamamladıktan sonra Marakanda’ya doğru hareket etti. Burası Sogdianlar ülkesi başkentiydi” . Kitabının bir bölümünde Arrianos, İskender’in ordusu ile Sogdiana hükümdarı Spitamenes’in ordusunun, Marakanda şehri için yapılan mücadeleyi şu cümlelerle kaydetmiştir: “Bu arada Marakanda iç kalesindeki Makedonyalı askerler de hâlâ kuşatma altında bulunuyordu. Fakat Spitamenes askerleriyle kaleyi almak için saldırıya başlayınca, Makedonyalı askerler bir çıkış hareketi yaparak düşmanlardan bazılarını öldürdüler ve saldırıyı püskürttükten sonra da, neredeyse hiç kayıp vermeksizin kaleye geri döndüler. Spitamenes ise İskender’in Marakanda’ya gönderdiği yardım birliğinin yolda olduğunu öğrenince kuşatmayı kaldırdı”. Ayrıca Arrianos, bu mücadeleler sırasında Sogdluların sığındığı “Sogdiana Kayalığı” da denilen dik ve sarp bir kayalıkta bir kale bulunduğunu kaydetmektedir. Sogdluların bu son kalesi, İskender tarafından güçlükle de olsa ele geçirilmişti. İskender, sığınmacılar arasında olan ve ileri de büyük aşkla evleneceği Baktrianlı güzel prenses Roksana’yı da ilk burada görmüştü. Sogdiana’da, Marakanda şehri ile birlikte Cyra isimli bir şehrin varlığından da bahseden Strabo, kitabında Orta Asya’daki toplulukların geleneklerini anlattığı bir bölümünde şöyle kaydetmiştir: “Erken zamanlarda Sogdlular ve Baktrianların yaşam şekli ve gelenekleri göçebelerden çok farklı değildi. Bununla beraber Baktrianlar biraz daha uygardı… Birisi, yaşlandığından veya hastalandığından dolayı çaresiz duruma düştüğü zaman, köpeklerin yemesi için canlı olarak dışarı atılırdı, buna yerel dillerinde ‘ölü kaldırıcısı’ denilirdi. Baktrianların başkentini çeviren duvarların dışı temiz görünse de, duvarların iç kısmında kalan çoğu yer, insan iskeletleriyle doluydu. Fakat İskender bu geleneği kaldırmıştır”.
Büyük İskender’in ölümüyle (M.Ö. 323), M.Ö. 4-3. yüzyıllarda Orta Asya’nın büyük bir bölümü ile birlikte Sogdiana da, İskender’in generalinin kurduğu Seleukos Devleti’nin (M.Ö. 323-M.S. 60) idaresinde olmuştur. Seleukoslar’ın hakimiyet alanı, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanmaktaydı. M.Ö. 250 civarında Partlar’a yenilen Seleukoslar’ın Orta Asya’daki hakimiyetleri bitince, Yunanlı bir sülale tarafından kurulan Baktrian Devleti (M.Ö. 250-125), merkezi Baktra (Belh) olan Baktrian ve Sogdiana’da M.Ö 3-2. yüzyıllarda hakimiyet kurmuşladır. Bu arada Partlar’da (M.Ö.250-M.S.226), İran’ı ve Horasan’ı egemenlikleri altına almışlardır. Seleukos ve Baktrian egemenlikleri sırasında, Hellenistik kültür bütün ihtişamıyla Sogdiana topraklarında boy göstermiştir. M.Ö. 140 civarında, Hunlar’ın baskısıyla Kansu (Çin) çevresinden gelen Yüe-çi’ler, bir süre sonra Baktrian Devleti’ni yıkmış ve karanlık bir dönemin ardından, Sogdiana dahil Aral Gölü’nden Hint Okyanusuna kadar uzanan Kuşan Devleti’ni (1-5. yüzyıl) kurmuşlardır. Kuşanlılar zamanında Budizm Orta Asya’ya yayılmış, Greko-Budist kültür çevresi oluşmuştur. Part Devleti’ni yıkan Sasaniler (226-651), İran ve Orta Asya’da hakimiyet kurmuşlardır. Sasaniler’in Horasan ve Maveraünnehr’deki hakimiyetlerine 5. yüzyılın ilk yarısında, Altay çevresinden gelen Eftalitler (Akhunlar) son vermiştir. 6. yüzyılda (563) Göktürkler, Sasaniler’le anlaşarak bölgedeki Eftalit egemenliğini kaldırarak, Maveraünnehr’i egemenliği altına almışlardır. Sasaniler de İran’da ve Horasan’da, 7. yüzyılın ortalarına Arapların gelmesine kadar egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Göktürkler’in (552-745) Sogdiana’daki egemenliği ise 8. yüzyılın başlarında bölgeye Arapların gelmesiyle son bulmuştur.
* Yukarıdaki bilgiler adı geçen makaleden alınmıştır: İbrahim Çeşmeli, 2007, "Sogdlularda Sosyo-Kültürel Yapı ve Sanat (5-8. Yüzyıllar)", Mimarlık & Dekorasyon, 161:130-141
Spitamen Soğd komutanıymış.İlginç, yeni bir şey öğrendim.