Mehmet Akif ERSOY  ( 17287 marta o'qilgan) Chop etish

1 2 B


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:18:15


Türk şairi. İstiklal Marşı'nı yazmış, günlük konuşma dilinin şiirle kaynaşmasını sağlayarak halkçı bir nazmın doğuşuna ön ayak olmuştur. İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırmıştır. Babası Arnavutluk'un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı'dır.

Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi. Rüştiye'de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Fatih camii'nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede'nin derslerini izledi. Türkçe, Arapça, Farsça, veFransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı.

1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu. İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı. 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık etti. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine tayin edildi. İlk şiirlerinin yayımlanmasını izleyen on yıl boyunca hiçbir şey yayımlamadı.

Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:18:56

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Eşref Edip'in çıkardığı Sırat-ı Müstakim ve sonra Sebilürreşad dergilerinde sürekli yazılar yazmaya, şiirler ve çağdaş Mısırlı İslam yazarlarından çeviriler yayımlamaya başladı. 1913'te Mısır'a iki aylık bir gezi yaptı. Dönüşte Medine'ye uğradı. Bu gezilerde İslam ülkelerinin maddi donatım ve düşünce düzeyi bakımından Batı karşısındaki zayıflıkları konusundaki görüşleri pekişti. Aynı yılın sonlarında Umur-u Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa etti. Bununla birlikte Halkalı Ziraat Mektebi'nde kitabet ve Darülfununda edebiyat dersleri vermeye devam etti. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdiyse de cemiyetin bütün emirlerine değil, sadece olumlu bulduğu emirlerine uyacağına dair and içti. I. Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Berlin'e gönderildi. Burada Almanlar'ın eline esir düşmüş Müslümanlar için kurulan kampta incelemeler yaptı. Çanakkale Savaşı'nın akışını Berlin'e ulaşan haberlerden izledi. Batı uygarlığının gelişme düzeyi onu derinden etkiledi. Yine Teşkilât-ı Mahsusa'nın bir görevlisi olarak çöl yoluyla Necid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail Hakkı İzmirli'yle birlikte Lübnan'a gitti. Dönüşünde yeni kurulan Dâr-ül -Hikmetül İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine getirildi. Savaş sonrasında Anadolu'da başlayan ulusal direniş hareketini desteklemek üzere Balıkesir'de etkili bir konuşma yaptı. Bunun üzerine 1920'de Dâr-ül Hikmet'deki görevinden alındı. İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü. Nasrullah Camii'nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır'da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtıldı.

Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi. Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi. Sakarya zaferinden sonra kışları Mısır'da geçiren Mehmed Âkif, laik bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine Mısır'da sürekli olarak yaşamaya karar verdi. 1926'dan başlayarak Camiü'l-Mısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yaptı. Bu gönüllü sürgün yaşamı sırasında siroz hastalığına yakalandı ve hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya birer gezi yaptı. Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye'ye döndü ve İstanbul'da öldü.

Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:19:23

Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür. Bununla birlikte kitabın Tevfik Fikret'ten izler taşıdığı görülür. Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzuli kadar, Alexandre Dumas fils'i Sâdi kadar sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren "manzum hikâye" biçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir. Ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygusu onun yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır. Mehmed Âkif'in düşünsel gelişiminde en belirleyici öğe onun çağdaş bir İslamcı oluşudur. Çağdaş İslamcılık, Batı burjuva uygarlığının temel değerlerinin İslam kaynaklarına uyarlı olarak yeniden gözden geçirilmesini, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özde bağdaşık, ama yerel özelliklerini koruyan güçlü bir toplum yapısına varmayı öngörür. Bu görüşe koşut olarak Mehmed Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir. Kafiyenin geleneksel Osmanlı şiirinde bir bela olduğunu savunan, resim yapmanın yasak sayılmasının, somut konumların betimlenmesini aksattığı ve bu yüzden şiirin olumsuz etkiler altında kaldığı görüşünü ileri süren Mehmed Âkif, Fuzuli'nin Leylâ vü Mecnûn adlı yapıtının plansız olduğu için yeterince başarılı olamadığını dile getirecek ölçüde çağdaş yaklaşımlara eğilimlidir. Konuşma diline yaslandığı için kolayca yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri biçime ilişkin titiz bir tutumun örnekleridir. Hem aruzdan doğan bağların üstesinden gelmiş, hem de şiirin bütününü kapsayan bir iç musiki düzenini gözetmiştir. Dilde arılaşmadan yana olan tutumunu her şiirinde biraz daha yalın bir söyleyişi benimseyerek somutlukla ortaya koymuştur. Mehmed Âkif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, ancak Doğu'ya ya da Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkar. Çünkü her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir. Gerçekle uyum içinde olmayı herşeyin üstünde tutar. Altı yüzyıllık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır. İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata zarar vereceği, "edebsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği" anlayışına bağlı kalarak "sanat sanat içindir" görüşüne karşı çıkmış, "libas hizmetini, gıda vazifesini" gören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir. Bu yüzden toplumsal ve ideolojik konuları şiir ile ve şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir. Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir. Bu kaygıların sonucu olarak yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirler Türk edebiyatında ilk kez Mehmed Âkif tarafından yazılmıştır. Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan gerçekçi tutumudur. Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır. Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla mümkün olmuştur. Bu aynı zamanda Türkçe'nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir. Söz konusu dönemde her şairin dili kişisel bir dil kurma adına dar bir vadiye sıkışmak zorunda kalmıştı. Mehmed Âkif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Yenilikçi bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz yenilik eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle bağlantılı bir şiir kurmak suretiyle sınır çekmeye çalışmıştır.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:19:55

Kronolojisi


1873
Mehmet Akif İstanbul Fatih Sarıgüzel'de doğdu

1877
Mehmet Akif 4 yaşında mahalle mektebine başladı

13 Şubat 1878
İkinci Abdülhamit Meclis-i Mebusan'ı kapatarak 33 yıl sürecek dönemini başlattı.

1879
Akif, 7 yaşında Emir Buhari İlkokulu'na başladı.

1882
3 yıllık ilkokulu bitirerek, 9 yaşında Rüştiye'ye girdi.

1885
12 yaşında Mekteb-i Mülkiye'nin lise kısmına başladı.

1887
14 yaşında, Mekteb-i Mülkiye'nin yüksek kısmına girdi.

1887-1888
Evleri yandı ve babası öldü.

1888
Akif, 15 yaşında, Baytar Mektebi'ne girdi.

3 Kasım 1892
19 yaşında, bilinen ilk şiirlerinden "Destur"u yazdı.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:20:08

14 Aralık 1893
20 yaşında, Baytar Mektebi'ni bitirerek memurluğa başladı.

1894
21 yaşında, İsmet Hanım'la evlendi. Edirne'de gezici görevde bulunuyor.

14 Mart 1895
22 yaşında, yayımlanan ilk şiiri "Kur'an'a Hitap" Mektep Mecmuası'nda çıktı.

1896
23 yaşında, Beşinci Ordu'ya at satın almak için Adana'ya sonradan Şam'a kadar gitti.

20 Mayıs 1897
Türk-Yunan Savaşı başladı.

1897
Bazı şiirleri Resimli Gazete'de yayımlandı (24 yaşında). Cemalettin Efgani İstanbul'da öldü.

1899
Muhammed Abduh, Mısır Müftülüğü'ne atandı.

26 Haziran 1903
"Hersekli Arif Hikmet" manzumesini yazdı.

1905
Rusya'da Çarlığa karşı geniş ayaklanmalar; Muhammed Abduh öldü; Tevfik Fikret "Tarih-i Kadim"i yazdı. Orman ve Meadin ve Ziraat Nezareti Beşinci Şube Baytar Müfettiş Muavinliği'ne atandı.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:20:24

4 Ekim 1906
İlk görevinin yanında, (33 yaşında) Halkalı Ziraat Mektebi'ne kompazisyon öğretmeni olarak da atandı.

29 Aralık 1906
"Küfe"yi yazdı.

25 Ağustos 1907
(34 yaşında). Çiftlik Ziraat Mektebi Türkçe öğretmenliğine atandı.

28 Ocak 1908
"Seyfi Baba"yı yazdı.

23 Temmuz 1908
İkinci Meşrutiyet ilan edildi.

28 Temmuz 1908
Mehmet Akif, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne kaydoldu.

27 Ağustos 1908
Sebilürreşat'ın ilk sayısı ve Akif'in bu dergide ilk manzumesi "Fatih Camii" yayımlandı.

11 Kasım 1908
Darülfünun Edebiyat Müderrisliği'ne atandı.

17 Aralık 1908
Meclis-i Mebusan açıldı.

13 Nisan 1909
"31 Mart" Ayaklanması başladı.

27 Nisan 1909
İkinci Abdülhamit tahttan indirildi. Sultan Reşat padişah oldu.

1911
(38 yaşında). İlk kitabu Safahat Birinci Kitap adıyla yayımlandı.

29 Eylül 1911
Türk-İtalyan Savaşları başladı.

5 Mart 1912
Yazılarının yayınlandığı Sıratı Müstakim, sebillürreşat olarak adını değiştirdi.

1912
(39 yaşında) Safahat, İkinci Kitap "Süleymaniye Kürsüsünde" yayımlandı.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:20:58

15 Ekim 1912
Türk-İtalyan Savaşı sona erdi.

8 Ekim 1912
Balkan Savaşları başladı.

23 Aralık 1912
Akif İstanbul'dan Mısır'a gitti.

6 Ocak 1913
Balkan Savaşları'nı sonuçlandırmak için toplanan Londra Konferansı sonuçsuz olarak dağıldı.

20 Şubat 1913
Akif, Mısır'dan İstanbul'a döndü.

23 Ocak 1913
İttihatçılar Babıâli Baskını'nı düzenleyerek iktidara hakim oldular.

2 Şubat 1913
Akif (40 yaşında). Beyazıt Cami Kürsüsü'nde halkı birliğe ve yurt savunmasına çağırdı.

7 Şubat 1913
Fatih Cami Kürsüsü'nde konuştu.

5 Mart 1913
Edirne teslim oldu.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:21:31

11 Mayıs 1913
Akif memurluktan istifa etti.

30 Mayıs 1913
Londra Antlaşması'yla Edirne Bulgarlara bırakıldı.
Mayıs-Haziran Safahat, Üçüncü Kitap "Hakkın Sesleri" yayımlandı.

29 Haziran 1913
İkinci Balkan Savaşları başladı

10 Temmuz 1913
"Fatih Kürsüsü'nde" uzun manzumesi Sebilürreşat'ta yayımlandı.

21 Temmuz 1913
Edirne kurtarıldı.

10 Ağustos 1913
Bükreş Anlaşması'yla Balkan Savaşları sona erdi.

14 Ağustos 1913
Akif'in ilk "Tefsir Serif"i yayımlandı.

1914
"Fatih Kürsüsünde" kitap olarak yayımlandı. Yılın ilk aylarında Akif Mısır'a gitti, Medine'ye kadar yolculuk yaptı.

29 Ekim 1914
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'na girdi.

Aralık (?) 1914
Akif (41 yaşında). Almanların elindeki esir Müslüman askerlerine propağanda yapmak amacıyla Almanya'ya gönderildi.

5 Mart 1915
Akif (42 yaşında). Berlin Hatıraları'nı bitirdi.

8 Nisan 1915
Berlin Hatırları yayımlanmaya başladı.

25 Kasım 1915
Sebiürreşat yayınına 5,5 ay ara verdi.

1916 (ilk Ayları)
Akif (43 yaşında). Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan'a Gezisi 4-5 ay sürdü.

10 Mayıs 1916
5,5 aylık aradan sonra Sebilürreşat yeniden yayımlandı.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:22:01

26 Ekim 1916
Sebilreşşaü 20 ay kadar yeniden kapandı.

1917
Safahat, Beşinci Kitap Hatıralar yayımlandı; (44 yaşında) Akif, Lübnan'a geri döndü; Dar-ül Hikmet-ül İslamiye başkatipliğine atandı.

4 Temmuz 1918
Sultan Reşat öldü. Vahdettin tahta geçti.

17 Temmuz 1918
Sebilüreşşat, yeniden yayına başladı.

1918
"Süleymaniye Kürsüsünde" nin üçüncü basımı, Hakkın Selleri ve Hatıralar'ın ikinci basımları yapıldı.

30 Ekim 1918
Mondros Ateşkes Anlaşması imza edildi.

13 Kasım 1918
İtilaf donanması İstanbul'a geldi.

21 Aralık 1918
Meclis-i Mebusan kapatıldı.

26 Aralık 1918
Akif'in "Hala mı Boğuşmak" manzumesi yayımlandı.


Qayd etilgan


Ansora  19 Dekabr 2010, 15:23:31

15 Mayıs 1919
İzmir işgal edildi.

19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktı.

12 Haziran 1919
Sebilürreşat, mandacılığa karşı çıktı.

26 Haziran 1919
Sebilürreşat, Türklerle Arapların ayrılamayacağını yazdı.

23 Temmuz 1919
Erzurum Kongresi açıldı.

4 Eylül 1919
Sivas Kongresi açıldı.

18 Eylül 1919
Akif (46 yaşında). Asım, Sebilürreşat'ta yayımlanmaya başlandı.

12 Ocak 1920
Son Osmanlı Mebuslar Meclisi açıldı.
22 Ocak 1920
(47 yaşında) Dar-ül Hikmet-ül İslamiye üyeliğine atandı.

23 Ocak 1920
Akif Balıkesir'de Zağanos Paşa Camii'nde halkı düşmana ve bozgunculara karşı birlik olmaya çağırdı.

16 Mart 1920
İstanbul İtilaf Devletleri'nce işgal edildi.

11 Nisan 1920
Şeyhülislamlık fetavası yayımlandı. Akif (47 yaşında). İstanbul'dan gizlice Anadolu'ya geçti.

23 Nisan 1920
Büyük Millet Meclisi açıldı.

28 Nisan 1920
Hakimiyeti Milliye Mehmet Akif'in Ankara'ya geldiğini yazdı.

3 Mayıs 1920
Dar-ül Hikmet-ül İslamiye'deki görevine son verildi.

6 Mayıs 1920
Sebilürreşat'ın İstanbul'da son sayısı yayımlandı.


Qayd etilgan