İSKENDER PALA  ( 36909 marta o'qilgan) Chop etish

1 2 3 4 5 6 7 B


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:09:15


İskender Pala (d. 8 Haziran 1958, Uşak), Türk profesör ve divan edebiyatı araştırmacısı.

Yaşamı

İlkokul’u Uşak Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda bitirdi. Lise’yi Kütahya Lisesi’nde bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okumaya hak kazandı. Aynı okulda yaptığı lisans tez çalışması Câmiu'n-Nezâir’dir. Doktora çalışmasını ise "Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı" başlığı altında yine İstanbul Üniversitesi’nde yaptı. Divan edebiyatı dalında 1983 yılında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’nde doçent, 1998 yılında da Kültür Üniversitesi’nde profesör oldu.[1] Divan edebiyatı alanındaki çalışmalarıyla dikkat çeken yazarın çeşitli ansiklopedi ve dergilerde edebiyat araştırmacısı sıfatıyla yayımladığı bilimsel ve edebi makalelerinin yanında ortaokul ve liseler için yazdığı ders kitapları da bulunmaktadır. Ayrıca, Osmanlı deniz tarihiyle ilgili araştırmalarda bulunmuş ve bir kısmını kitaplaştırmıştır.[2]
Okuma hayatına Peyami Safa’nın eserleri ile başladığını belirten yazar, ilk okuduğu kitapların 9. Hariciye Koğuşu ve Yalnızız olduğunu söylüyor. Ömer Seyfeddin, Refik Hâlid, Reşat Ekrem okunduktan sonra, Osmanlı tarihi ve edebiyatla tanışması Erzurum ve İstanbul’daki üniversite yıllarına denk gelmiş.
Bir ara Hilmi Yavuz ile TRT’de Şairane adlı programı sunan yazar, TRT 2'de Divançe adlı programı hazırladı. Şu anda Zaman gazetesinde Kültür-Sanat sayfasında köşe yazıları yayınlanmaktadır.
Düzenli olarak Altunizade ve Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezlerinde Divan Şiiri Saati adı ile etkinlikleri olup sık sık okur günleri de düzenlemektedir. Halen Uşak Üniversitesi'nde öğretim görevlisidir.

İstanbul’da ikamet eden yazar evli ve 3 çocuk babasıdır.

Aldığı görevler:

1979-1982 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memuru
1982-1984 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı'nda teğmen
1984-1986 Üsteğmen
1986-1987 Boğaziçi Üniversitesi'nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi
1987-1994 Yüzbaşı, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri
1994-1996 Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi
1996-1997 Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fak. Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği
1997 Öğretim yılı İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi idi. Sonra istifa etmiştir.
(2009) - (?) (Uşak Üniversitesi) Öğretim üyesi

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:10:34

Aldığı ödüller

Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, 1989 (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, 1990 (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, 1996 (Şairlerin Dilinden)
Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü, 2001
YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü, 2001


Eserleri:

Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
Divan Edebiyatı
Atasözleri Sözlüğü
Müstesna Güzeller
Şairlerin Dilinden
Aşina Güzeller
Ah Mine’l-Aşk
Efsane Güzeller
Kudemanın Kırk Atlısı
Kırklar Meclisi
Şiirler Şairler Meclisler
Şi’r-i Kadim
"¦Ve Gazel Yeniden
Perişan Gazeller
Peri-şan Güzeller
İki Dirhem Bir Çekirdek
İki Darbe Arasında
Ayine
Gözgü
Tavan Arası
Kahve Molası
Güldeste
Gül Şiirleri
Hayriyye
Hilye-i Saadet
Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk
Kadılar Kitabı
Kırk Güzeller Çeşmesi
Kitab-ı Aşk
Kırk Ambar
Mir'at
Leyla ile Mecnun
Dört Güzeller
Katre-i Matem
Mevlid
İki Darbe Arasında
Şah ve Sultan


Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:30:12

Yazılarından seçmeler

Nerdesin ey Ömer!

Nerdesin ey Ömer!

Âdil efendiler çağıydı; çözülemezleri çözdüler, bilinemezleri bildiler, aşılamazları aştılar"¦ Yok ettiler kötülükleri ve var oldular iyilik üzre. Silinmez izler bıraktılar toprakta ve filmin son perdesinde hep birlikte öldüler.

Onlarla birlikte ölen medeniyette bir adalet yitirdik ki efsunkâr güzelliği üstüne güneş doğmayalı nice zaman oldu, aaah!.. Aslanlar kendi tarih(çi)lerini kaybedeli, avcılık öyküleri hep avcıyı yüceltir oldu şimdi.

Adalet ki ahlâkın en temel kavramı, hukukun var oluş sebebiydi"¦ Haklıya hakkını, suçluya cezasını veren emirdi o. Adalet eşitlikti ve "œDoğrusu Allah adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardımı emreder."

Bahar benzemez adalete; belki sıcağı sovuğuna, gecesi gündüzüne, yeşili mavisine eşit olduğu için bizzat kendisidir adaletin. O yüzden adaletle yapılan işler bahar sevinçleri kadar güzel gelir insana.

Adalet, tılsımlı aynalar içinde ayın bulutu yarışı gibi seyredilebilen tarihin gerçek tekerrürüdür. Engizisyon kilisesinin ateş yakan kamburu adına Dimitrios, ehramlarda taş taşıyan köleler adına siyahî İzis, agoralarda onurları zincire vurulmuş gladyatörler adına Spartaküs ve kurgubilim cyborgları adına Terminatör"¦ İhtilallerde Jan Dark ve Dreyfus"¦ Zendavesta’da Enûşek-revân (ölümsüz ruh=Nuşirevan) ve asr-ı saadette âbideler âbidesi halife"¦

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:30:30

Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu
Gelir de adl-i İlahî sorardı Ömer’den onu.

Adalet denkliktir; doğunun ve batının kalb şehrinde huzmelenen güzellikler kadar denklik.. Kelimelerle kirli hayatlar çizenlere fidye; ağıt dolu gözbebeklerinde aydınlıktır, akan yüreklere"¦

Adalet bir karakter bütünlüğü; belki bütün bir karakterdir. Kara çulun üstünde kara karıncayı incitmeyen mizaclarda özü sözü bir olmadır; boş meydanlarda ve tıklım tıklım bulvarlarda, ıssız dağ başlarında ve gürültülü metropollerde vakti erişmiş sırları devşiren derviş misali muhteşem. Şerefü’l-mekân bi’l-mekîn (1) sırrının özüdür, yönetir milletini, devletini, kentini, ailesini"¦ Ruhsuz moderniteye boyun eğmiş insan yüzlü teknolojiler çağında büyük bir pazara çevrilen dünyanın, en küçük pazarı ve en büyük pazarlığıdır adalet"¦ Görünmez askerleri ve sanal güçleriyle makineler köleleştirince ruhları, yarattığı makinenin yaratığı olmaya hüküm giyen insanın en son körlüğü ve en son kötürümlüğü. Adaletsiz dünyada umutsuzluğun, isyanın, şiddetin, paniğin ve yok oluşun alarmı çalıyor şimdi. Alfaların, betaların, gamaların hakkaniyetten uzak âleminde metalik ilişkiler kutsanarak bozuluyor artık dengesi insanlığın. Evrensel toplama kampının mahkûmlarına ‘adalet’ diye yalnızca gardiyanlarını seçme hakkı tanınıyor yazık ki. Ve kara zindanlara tutuklu kaldı adalet arayanlar"¦

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:30:50

Adalet sözdedir, kilimi kara şairlerin kalbinden lisana çıkan. Tevhid’dir, na’ttır, medhiyedir. Adalet mazlum dilinde bir âh’tır.

Adalet doğru karardır. Gerçeği bulma vaktinde intibahlar yaşayıp geceyi gündüzden, gündüzü geceden çıkaran; karıncayı ve dağı yaratan; günahı ve ecri var eden adına konuşmak ve susmaktır.

Adalet tanıklıktır. En az iki kişiden sâdır olarak gecenin zifiri kalbine doğan yıldızlar gibi âşikâr, ay kadar berrak ve gün ortasında gün kadar aydınlıktır.

Adalet tartıdır, hayatı ölçen. Ve "œİki günü birbirine eşit olan ziyandadır."

Adalet ilimdir, devamlı harcanan, hiç saklanmayan. Ortak mirasıdır insanlığın zira ve asla çatık değildir çehresi. Âlimleri susmuş bir vatan daha iyi değildir âdil sultanları yitirilmiş yurttan. İlmin adaletidir dünyayı tedvir eden ve dalkavukluğudur âlimlerin dünya adaletini yok eden.

Mâlûmdur fısk ile olmaz cihân harâb
Eyler onu müdâhane-i âlimân harâb

Adalet inançtır; her inanmışa kendi inancını reva gören. Benim ahlakıma uymayan değil, kendi ahlakına ihanet edendir ahlaksız. Sahipsizlikler arkadaşsız, çözülüşler bağsız kalınca biter direnci adaletin ve inancı zalimin.

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:31:02

Adalet cesarettir; incir çekirdeğinden küçük haksızlıklar için zülfikâr kuşanıp son savaşlarını veren serdengeçti erlerin gözündeki son umut zerreciğidir. Şövalyelerde düello, çelebilerde nezakettir artık adı adaletin. Omuzlarında demir yıldızlara ihtiyacı olmayanların alınlarında parlar yıldızlar.

Adalet, gülün doğal rengini güle vermek, gül yaprağını gül suyuna sermektir. Oysa insan ne kadar da kendine uzak"¦ Ve insan nasıl da yarım yamalak"¦

Ah adalet!.. Özgürlükleri yok edilmiş bir toplumda o muhteşem gereksizlik"¦
Kapatın kara kaplı kitapları ve açın gönül gözlerinizi, açın!..
Dünya ona değmez ki cefasın çeke âdem
Ve adalet rûz-ı mahşerdir.

Bir makamın şerefi, orada oturandan gelir.

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 14:32:29

Gözyaşı; Suyun Elem Hâli..!


Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın?
Orhan Seyfi Orhon

Hani Refref Süvarisi’nin sözüdür: ‘‘Hiçbir damla yoktur ki o, Allah katında O’nun korkusuyla dökülen gözyaşı damlasından veya Allah yolunda akıtılan kan damlasından daha makbul olsun.’’ Gözyaşına ne diyebilirim ki!.. Dizi dizi şiir desem haksızlık olur; tane tane inci desem yetersiz kalır. Akın akın yabanlara giden de, uzak uzak sevdaları yakın eden de odur çünkü"¦ Sevgilinin geleceği yolları sulayıp süpürmek içindir o; sultanlar ayağına düşürmek içindir.

Bütün boşluklarını o doldurur ömrümüzün"¦ Söylenmedik sözler yerine o vardır yanımızda. Sevdaya dair yeminlerden sonra ve gülleri saran dikenlerden önce o vardır. Zamandan geriye düşmüş acılar için, manada biçimleri yitiren sancılar için; aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak; gerçekten daha gerçek kelamlarda, ve Güzeller Güzeli’nden vuslat müjdeli selamlarda hep o vardır, hep o vardır"¦

Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tövbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Bir gözyaşı, bir cevherdir, ateşten kaynayan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateştir aslında o, dumanı ah ile çıkan. Onun içindir ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler"¦ Fazilettir, diyettir"¦ Bu yüzden denilir ki, gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır.

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 15:05:36

Şaire unuttuğu mısrayı bir gözyaşı hatırlatır, şehrazat acılarını gözyaşıyla anlatır. Sancılı damarlarda ölümcül çılgınlıkları gözyaşıdır okuyan ve toplasanız gözyaşlarını âşıkların, dalgalı bir deniz olur. Gözyaşı ki, kişinin kendisiyle kavgasının sonunda akarsa tomur tomur mercandır; ve eğer pişmanlıklarla tartılırsa mübarek bir heyecandır.

Ağlamayı ibadet sayan bir medeniyetin çocuklarıyız biz. Çünkü ağlamak Hakk’a tevazu göstermenin şiddet halidir. Üstelik tıbben de yararlıdır. En azından ülserin koruyucu hekimi sayılır. Ağlama esnasında gözyaşıyla birlikte salgılanan ‘‘lyzozyme’’ adlı maddenin vücuttan atılması sağlıklıymış. Aksi takdirde kanda kalırsa mideyi tahriş edermiş. Ve kadınlar sık ağladıkları için pek ülser olmazlarmış.

Şaire kulak verelim yine:

Tohumu eken bilir
Gözyaşın döken bilir
Gül kadrin diken değil
Çileyi çeken bilir

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 15:06:25

Aşk dediğin mahremdir"¦

Bir hikaye anlatalım ve sükût edelim:

Leyla’ya sormuşlardı hani bir gün, "œSen mi Kays’ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?" diye.

"œElbette ben onu daha çok sevdim!" demişti Leyla, Kays adını duyar duymaz gözünden yaşlar boşanarak, "œElbette ben onu daha çok sevdim!"

"œNedir delilin, nasıl ispat edersin onu daha çok sevdiğini, üstelik o senin için çılgınlığa varmış, aklını yitirmiş mecnun olmuşken?"

O vakit Leyla ağlayarak: "œDostlar!.." demişti, "œsırdır ki gizli gerektir, sevgilinin adını dile düşürmek hakikatte ayıptır. Kays bir dağ delisi gibi davrandı, gitti sahralarda çöllerde aşkımız ona buna anlattı, ben kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm"¦ Budur ki benim onu daha çok sevdiğime delildir."

- Mecnun kime anlattı aşkını Haminneciğim?

- Kurtlara, kuşlara, dilşeker’im, yalnızca ağzı var dili yok kurtlara kuşlara. Buna rağmen sırlarına halel geldi, sevdaları dillere düştü, şiirlere nakış oldu.

Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir"¦

Qayd etilgan


Ansora  21 Yanvar 2011, 15:45:13

Fakirliğin ihtişamı

Vaktiyle Fuzuli üstad, bütün beşeri hayatını imbikten geçirip yüreğinin olanca duyarlılığıyla bir şiir ipine bir dize inci dizmiş.

Kimden incinerek söylediği, hangi tavra başkaldırı için terennüm ettiği, nasıl bir halet-i ruhiye içinde bu dizeyi diline doladığını bilmiyoruz; ama bütün zamanlarda onun bu söylediklerini tekrarlayacak nice nice kaderdaşları olduğunu, söylediği dizenin bütün zamanlar içinde yeniden anlam kazanarak birileriyle kendisini dert akrabalığına sevk ettiğini kestirebiliyoruz. Dize hem çok veciz, hem de bir belagat numunesi:

Fakîr-i pâdişeh-âsâ gedâ-yı muhteşemem

Demek olur ki, "Fakirim ben, ama padişah gibi bir fakir; bir dilenciyim; ama muhteşem bir dilenci..."

Üstad bu dizeyi nasıl bir ortamda ve hangi şartlarda söyledi bilemiyoruz; ama ihtimaldir ki birileri kendisini hor ve hakir görmüştür de onlara isyan babında söylemiştir. Bu durumda dizenin yorumunda bir başkaldırı havası sezilir. Hani birileri tarafından hakir görülen veya dayatmalara uğratılan kişinin, özgürlük ruhunu ortaya çıkarıp isyanını bir tokat gibi muhatabının yüzüne çarpması gibi... Kim bilir, zalimin yüzüne bu dizeyi haykırmak ne derece büyük bir ferahlık verir insana!.. Şöyle dese mesela; "Ey beni hor gören, ey beni kendinden aşağılara atıp kişiliğimi çiğneyen; ben her ne kadar bir dilenci gibi yaşıyorsam, dilenci misali güçsüz ve korumasız durumdaysam, kaderin beni dilenci konumuna düşürmesinden dolayı acınası haldeysem de, sakın aldanma ki bu benim dış görüntüm, suretim, madde olan yanımdır; oysa içim, ruhum ve mana olan yanım senden daha zengin, daha ihtişamlı!.. Evet ben bir gedayım, ama mazlum bir geda!.."

Qayd etilgan